Ne çok zaman geçmiş yazmayalı. Halbuki her
gün açıp bakıyorum eski yazılara. Ancak eskisi gibi cesaretim mi yok,
korkularım mı çoğaldı, ümitsizliğim
mi arttı bilmiyorum; bir türlü yazamadım. Halbuki ailemin deyimiyle “Sülalede
var mı senin gibi başına buyruk?” denilse de eskisi kadar kolay hareket
edemiyorum belki de.
Ama yine de bir gün topladım kendimi ve
“Başarabilirsin!” diyerek meydan okudum kendime. Bu dünyada benim için en değerli kişi artık yoktu. O her zaman benim başarabileceğime inanırdı. Geç de olsa bir şeyler yapmak istedim.
Biliyorum o beni görüyor ve yine yanımda. Bu yüzden kendimi kanıtlamak istedim. Sonra hem ileride benim için iyi olacak hem
de kolay olmayacak bir hedef seçmem gerekiyordu. Benim eski işimden dolayı da
etrafımda sürekli ;
- Çince çok zor!
- Of öğrenilmez
bu dil.
- Vazgeçiyorum!
- ...
diyen
birçok kişiyle karşılaştım. Dedim ki neden olmasın? Çin’de görmek istediğim
çok yer de vardı. Başarabilirsem belki bir şekilde gidebilirdim.
Ne kadar kısa sürede öğrenebilirim
ve sınavı geçerim diye düşündüm. Sınav takviminde de Ocak sınavını gördüm. Bu
sırada işimden de ayrıldım. Burs başvurusu için geç de kalmış olmam diyerek
başladım çalışmaya. Sadece 3 buçuk ayım vardı. Çevremle bu fikri paylaştığımda
%70’i bana inanmadı. Yani benim bu süre zarfında Çinceyi öğrenip
bir de 4.seviye sınavını geçebileceğime dair baya gülen oldu. Çok şükür benim
yanımda olup destek verenlerim de vardı. Aslında ne yapacağımı,nasıl
ilerleyeceğimi ben de tam bilmiyordum. Çünkü
alfabesi olan bir dil değildi ve karakter ezberlemek de hiç kolay
değildi.
Dediğim gibi çok
güzel dostlarım vardı. Bana hep yardımcı olmaya çalıştılar. Onlar işin
erbabıydılar tabi. Ben çoğu zaman vazgeçsem mi diye düşündüm.
Çünkü bu süre içerisinde bir sürü aksilik
yaşadım. Ders çalışamadığım çok zaman oldu. Kelime kartları hazırladım kendime
renkli kartonlardan(İkizim sağ olsun). Sürekli tekrarlarla ezberlemeye çalıştım.
Ama sanki uçup gidiyordu aklımdan. Ağlama krizine girdiğim de çok zaman oldu.
Çünkü ben bunu başarmalıydım ama sanki olduğum yerde sayıyordum. Biraz da okuma yapmaya başladım. Sabah ilk kalktığımda öncelikle önceki günün
kelimelerini tekrar ediyordum. Sonra yeni kelimeleri ezberleyip eskileriyle
karıştırıp tekrar ediyordum ve 2 tane yeni metin okuyordum mutlaka. Öyle çok
uzun falan da değillerdi. (HSK 4 çalışma kitabı var bir tane ondan okuyordum).
Bazen de dinlemeler yapıyordum internet üzerinden. Son bir ay kalmıştı sınava
ama ben hala kelimeleri aklımda tutamıyordum. Sonra dedim ki deneme çözeyim en
iyisi bir yandan da. İlk yaptığım denemeyi hiç unutamam. Baya hüngür hüngür ağlamıştım. Yanı öyle bir puan çıktı ki yerlerde sürünüyor. Daha da sinirlendim.
Eee ağlamanın
sinirlenmenin faydası yoktu. Bu sefer bir sürü deneme buldum internetten.
Hepsinin çıktısını aldım. Günlük rutinimi de şu şekilde belirledim
- Kelime tekrarı
- Okuma
- Deneme sınavı
- Dinleme
Bu dinlemeleri bazen dinlendiğim zaman bile
arka tarafta açık bırakıyordum. Bazen uyurken bile bıraktığım oluyordu. (Sonra
uyanıp kapatıyordum :D) Çince şarkılar dinliyordum. Anladığımdan falan değil. Aralardan belki kelime seçebilirim diye. Sonra deneme sınavlarını günde
2’ye 3’e çıkarmaya başladım. Üzerine karalama yapmadım hiç. Cevapları yazdığım
bir defter yaptım. Ona yazıyordum hep. Yaptığım yanlışlara da dönüp bakmadım
açıkçası. Çünkü bakarsam cevabı ezberlerdim ve elimde sadece 10 tane deneme
sınavı vardı. Dönüşümlü olarak aynı denemeleri çözüyordum. Bir süre sonra
sadece cevap anahtarından daha önce hangi bölümden kaç doğrum kaç yanlışım
varmış, şimdi nasıl diye kontrol etmeye başladım. Gördüğüm sonuç her geçen gün
daha da iyi olmaya başladı. Önceden ağladığım ilk test artık normal gelmeye
başlamıştı. Ama bir sorun vardı. Bu kısmı halletmiş olsam da konuşma sınavı
için hiç hazır değildim. Bir türlü verilen süre içerisinde yetiştiremiyordum.
Çünkü hiç Çince konuşmamıştım kimseyle. Son bir hafta kala yine arkadaşlarım imdadıma
yetişti. 2 gün ikizimi 1 gün de başka bir arkadaşımı rahatsız ettim. Onlar bazı
püf noktaları önerdiler. (İsimlerini yazmıyorum çünkü kendilerine sormadım.
Gerçek ikizim değil.)
Görsel anlatımı kısmında (iki tane fotoğraf
veriyorlar ve senin orada gördüklerini kullanarak bir hikaye anlatmanı
istiyorlar) kuracağım hikayenin biraz
öncesinden bahsetmemi, sonra görseli anlatmamı ve en son da sonrasını
anlatırsam yeterli olacağını ve acele etmeden konuşmamı önerdiler. “Heee
kolaydı sanki böyle yapması!”diye söylenmedim değil tabi ki :D Son hafta da
konuşma sınavına çalışmış oldum.
Büyük
gün gelip çatmıştı. Tabi ki heyecandan elim ayağım titriyordu. Yazılı kısmını
bir şekilde atlatmıştım. Ama en son kısımda boş yere zaman kaybedip 2 tanesini
yetiştirememiştim. Baya sinirlendim kendime. Konuşma sınavı için beklemeye
başladım. Bu sırada ağlama krizine girenler oldu, heyecandan konuşamadım deyip
sinirlenenler oldu, çok kolaydı diyenler oldu. Bilin bakalım EN SON sınava girecek
olan kişi kimdi? Tabi ki BEN... Her şeyi
gördükçe daha da gerilmeye başladım. Hocalar gelip sohbet ederek
sakinleştirmeye çalışıyorlardı olabildiğince ama bende pek etkili olmadı ne
yazık ki. Sınava girdim çıktım. Saçma sapan hikayeler uydurdum. Ama bir şekilde
verilen süre kadar konuşmaya gayret ettim. Mmmmm, ııııııııı dediğim yerler de
oldu tabi. Amaaaan zaten çok çalışmamıştım artık olduğu kadar deyip sınavın
bitmesinin rahatlığına girmiştim. Ama sırada bir türlü açıklanmayan sonuçların
yarattığı stres başlamıştı ...( Bu yoğun çalışmanın hayatımda ilk ve son olduğunu da belirtmek isterim :) )
👏👏👏🤗🤗🤗
YanıtlaSil🙏🏻🙏🏻😊
SilMüfide Hanım, bu okuduğum en güzel azim ve başarı hikâyelerinden biri oldu. O kadar çok merak ediyordum ki Çin'e gitme maceranızı. Yazının devamını iple çekiyorum. 🤗
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Zeynep hocam. Umarım güzel bir örnek olabilirim 🤗
Sil